Tıp eğitimi başta olmak üzere çeşitli bölümlerde okuyan birçok öğrencimiz vardı Ukrayna'da...

Savaş dolayısıyla dönmek zorunda kaldılar...

Peki, niye oraya gitmek zorunda kaldılar?

Bizde çok meşhurdur ya "Eğitim şart" lafzı,

Ya da "Oku, adam ol" aforizması...

Hani bu minvalde; özel dersler, özel hocalar, özel üniversiteler, yurt dışı eğitimler, Tanzimat'tan beri süregelen Paris, Londra ve sonrasında rüya dolu Amerika replikleri...

İşte her bir evladımız bu saiklerle gittiler ve orada kaldılar…

Şimdilik burada dursun bu eğitim ve eğitimciler... Gelelim Ukrayna üzerinden başka bir pencereye aslında asıl meseleye…

Ekonomiden, eğitime; tarımdan savunmaya, enerjiden mimariye kadar Ukrayna virane bir hal aldı...

Bu gidişle belki de sembolik bir devlet olarak kalıp Rusya'ya ilhak edilecek çoğu toprağı...

Yıllarca verilen emek, eğitim, kalkınma, teknolojileri hamleleri vs. heba oldu...

Peki, niye oldu?

 Niçin Ukrayna virane oldu, halkını çoğu muhacir ya da mağdur oldu…

Bir yanınız Batıcı bir yanınız Rusçu, bir yanınız Katolik, bir yanınız Ortodoks; bir yanınız AB'ci+ NATOcu diğer yanınız Demir Perdeci oldu mu

 tamamı Avrupa kıtasında olan yani Avrupa'nın en büyük yüzölçümüne sahip olsanız da en büyük nükleer santral sizde de olsa, tahıl ambarları ile dolu bereketli topraklar diyarı olarak anılsanız da

uçak motoru teknolojiniz dahi olsa, hatırı sayılır askerî bir güç de sayılsanız, Avrupa'nın en büyük nüfusuna sahip ülkelerinden biri de olsanız,

Eğitimli nüfusunuz çok çok yüksekse vs. vs.

yani bu saikler aslında büyük devlet kodlarını barındırsa da

öncelik bunlar ve bir de eğitim, demek değilmiş

demek Ukrayna gerçeği...

Öncelik millet ol(ama)ma bilinciymiş...

Millet olamadıktan sonra gerisi hikâye, gerçek olansa işgale uğrayan bir ülke..

Başka ülkelere iltica ve topyekûn beyin göçü demekmiş...

Gelelim Karadeniz'in karşısından bizim Karadeniz'e...

Özellikle buradan çıkartacağımız birçok derse...

Hem birey olarak hem de millet ve devlet olarak öncelikle şunu çok net söyleyelim...

Bu topraklarda ırkıyetiniz ne olursa olsun bilinciniz Türk ve Türk kimliği olsun...

Bunun için çocuğunuza önce kendi dilini, dinini, tarihini, aidiyetini dünyanın en büyük devletlerini- imparatorluklarını, medeniyetlerini kuran milletin Türk milleti olduğunu,

geçmişinin en az on bin yıl öncesine  kadar gittiğini, Sümerler, Kızılderililer, İnkalar başta olmak üzere birçoğunun Türk kodları barındırdığını anlatın.

Onlara kültürel kodlarını öğretin.

Kızıl Elma mefkûresini, Nizam ı Âlem ülküsünü

Mete Han'ı, Bumin Kağan'ı, Kürşat'ı, Alpaslan'ı, Fatih'i, Yavuz'u, onlara anlatın.

Türk demek; savaşan fetheden, kan döken değil, zalime karşı koruyan, sömürmeyen ihya ve inşa edip medeniyetler kuran, kimsenin diline, dinine, namusuna dokunmayan; bunların güvencesi garantörü olan,

 Yunan'ı, Ermeni'yi, Sırp'ı ve dahi 63 milleti tarih sahnesinden yok olmaktan kurtarıp bu günlere getiren ama Batı doktrini çerçevesinde onların Tarih kitaplarında düşman diye bellenen bir algıyla bize bakıldığını çocuklarınıza açıklayın.

Çocuğunuza İngilizceyi öğretin ama İngilizlerin ne mal olduğunu da söyleyin.

Osmanlı'yı yıkan, İkinci Dünya Savaşı'na kadar dünyayı savaştan savaşa sürükleyen İngilizler olduğunu bilsin.

İslam'ın koruyucusu ve kollayıcısı olan, zalimin celladı, mazlumun kılıcı olarak bilinen

bir millet olduğumuzu anlatın çocuklarınıza...

Göktürk kitabesinin yüzünü değil, ruhunu ezberletin/nakşedin.

Üstte Mavi Gök, altta Yağız yer çökmedikçe ilinin töresinin bozulmayacağını onlara haykırın...Geleceğe mektup yazan bir liderin o dönem için dünya tarihinde eşinin benzerinin olmadığını anlatın.

Batı hayranlığıyla çocuklarınızı yetiştirmeyin,

onlara Batı'nın ne kadar ikiyüzlü ve aşağılık olduğunu da hatta ikiyüzlü değil tek yüzlü olduğunu, o yüzün de sömürmeye ve kan dökmeye odaklı olduğunu söyleyin.

Aydan Bebekleri, botları batıranları ya da en son ve sıcak haliyle Ukrayna'da eğitim gören Afrikalıları nasıl trenden attıklarını, sarışın mavi gözlü olanları ise nasıl sahiplendiklerini gösterin.

Matematikçilerin, fizikçilerin, İngilizcecilerin peşinden koştuğunuzdan daha çok,

gerçek tarihçilerin, gerçek ilahiyatçıların, gerçek edebiyatçıların peşinden koşun, koşturun çocuklarınızı...

Ezberci ve saptırılmış tarihten değil mukayeseli ve analize dayanan Tarih şuurundan hareket edin.

Şiir ezberletmeyin; ölçüsünü kafiyesini buldurtmayın, şiirin ruhunu özümsetin çocuklarınıza,

Kur'an'ı hatmettirmekten ziyade, onu ruhu ile özüyle şuuru ile bilsin çocuklarınız.

Şuurlu olsun çocuklarınız.

B/Sizler gibi idrak yolu enfeksiyonuna düşmesin.

Birileri bu Topraklar için toprağa düşerken, anadan - yardan, beşikteki bebeğinden geçerken,

fakir fukaranın vergileriyle, devletin on binlerce para harcayıp tıp eğitimi verdiği çocuklarınızı,

Batı'ya hizmetkâr etmeyin.

Batı'nın lügatinde Türk demek, Müslüman demektir, unutmayın.

Onun için Türklük; Kürt'ün de Çerkez'in de Laz'ın da hatta bu topraklarda yaşayan farklı farklı millete mensup cümle milletlerin üst kimliğidir, bilesiniz.

Türklük bedenimizdir, İslamiyet ruhumuzdur.

Aksi olursa Ukrayna, Suriye, Irak ve dahi Venezuela sonumuzdur,

bilesiniz gerçeğini

önce siz bilesiniz, sonra da çocuklarınız bile/bile...

Ezcümle... Ne mutlu Türk'üm diyene...